Yaprak Dökümü Özet – Reşat Nuri Güntekin

Yaprak Dökümü Özet

Yaprak DökümüReşat Nuri Güntekin‘in ilk baskısı 1930 yılında yapılan toplumsal romanı.

Osmanlı Devleti’nin batılılaşma çabasına girdiği bir dönemdeki toplumsal bunalımları aile düzeyinde irdeleyen bir roman. Eser, 33 bölüm ve bir Netice bölümünden oluşur. Toplumsal değişimler, romanın başkişisi olan eski mutasarrıf Ali Rıza Bey ve ailesi model alınarak yansıtılır. Olaylar, II. Meşrutiyet ve I. Dünya Savaşı sonrasında başlar; hakim bakış açısı ile üçüncü tekil şahısla anlatılır.

Reşat Nuri Güntekin’in kaleme aldığı Yaprak Dökümü’nde, bulunduğu dönemin fikir yapısı, toplumun kendi içinde belirlemiş olduğu yaşam biçimi ve değişmekte olan aile yapısı ile toplumun yaşadığı dönüm noktaları hakkında önemli bilgiler vermektedir. Dönüşümün farkında olan halk, bunun özellikle yanlış Batılılaşmanın etkilerinden biri olduğunu düşünür. Romanda bu toplumun bir ferdi olarak Ali Rıza Bey’in süregelen ahlak ve namus anlayışının bahsedilen bu değişimle çatışması görülmektedir. Yazar, Yaprak Dökümünü tiyatro oyununa dönüştürmüş ve tiyatro eseri olarak da yayımlamıştır.

Yaprak Dökümü Kitap Özeti

Ali Rıza Bey, hayatını memuriyetle devam ettiren, namusuna ve ahlaka son derece düşkün beş çocuklu bir ailenin babasıdır. Trabzon’da çalıştığı bir iş yerinden ayrıldıktan sonra İstanbul’a gelip Bağlarbaşı’ndaki babadan kalma eve yerleştiler. Bir süre işsiz gezdikten sonra, Muzaffer adındaki eski öğrencisinin ona sağladığı imkanla işe girer.Her şey kızları Leyla ve Necla’nın arkadaşları olan Leman’ın Ali Rıza Bey’den iş istemesiyle başlar. Ali Rıza Bey Leman’a çalıştığı yerde bir iş bulmuştur; fakat Leman bir süre sonra patronu Muzaffer Bey’le bir ilişki yaşar ve hamile kalır.

Ali Rıza Bey bunu duyunca kendini suçlar ve Muzaffer Bey’den Leman ile evlenip onun namusunu temizlemesini ister.Patronu bunu kabul etmeyince Ali Rıza Bey bu olayı gururuna yediremeyip işten ayrılır. Daha sonra oğlu Şevket’in bir iş bulduğunu öğrenince bir parça sevinmiştir. Fakat bir süre sona Ali Rıza Bey’in karısı Hayriye Hanım ve kızları Necla ile Leyla artık eve para getirmediği için ona saygı duymuyorlar ve onu aşağılıyorlardır. Bir gün, Şevket işyerinde evli bir kadınla ilişkiye girdiğini ve o kadınla evlenmek istediğini söyler.

İlk başta Ali Rıza Bey bu olaya itiraz etse de daha sonra Şevket’in Ferhunde ismindeki kadını ne kadar çok sevdiğini görmüştür. Fakat, gelin Ferhunde eğlenceye ve modern hayata alışkın biridir ve evde gece toplantıları yapılmaya başlanır. Evin ortanca kızları olan Necla ve Leyla’nın eğlenceye ve lükse olan düşkünlükleri artar.Böylelikle Ferhunde’nin evdeki hakimiyeti iyice artar. Evin en büyük kızı olan Fikret bu olanlara daha fazla dayanamayacağını anlar ve Adapazarı’nda yaşayan bir adamla adamın çocuklarına bakma koşuluyla evlenmeye karar vermiştir.

Fikret’in evden gidişiyle daldaki yapraklardan biri kopar. Şevket’in kazandığı para ve Ali Rıza Bey’in emekli maaşı evde yapılan eğlencelere harcanmaktadır. En sonunda elde hiçbir şey kalmaz. Şevket çareyi çalıştığı bankadan zimmetine para geçirmekte bulur. Aldığı parayı yerine koyamayınca hapse girer. Böylelikle dalın ikinci yaprağı da kopar. Ferhunde bu hayat daha fazla dayanamayacağını söyleyerek evi terk eder. Bunun sonucunda üçüncü yaprak da kopmuş olur.

Daha sonra Necla da kendini zengin gösteren bir Suriyeli adam ile evlenir. Fakat mutlu değildir ve babasından yardım istemek için mektup yollar. Ali Rıza Bey ise onun bu isteğini reddeder ve yaşamaya devam etmesini söyler. Böylece dalın dördüncü yaprağı da kopar. Leyla zengin bir avukatın metresi olur ve Ali Rıza Bey bunu bir arkadaşından öğrenir.

Namusuna düşkün olan Ali Rıza Bey Leyla’yı evden kovar. Leyla avukatın Taksim’de tuttuğu eve yerleşir. Böylece dalın son yaprağı da kopmuş olur. Nihayetinde Ali Rıza Bey Leyla’nın eve gelmesini kabul eder ama kendisi evden ayrılacaktır. Adapazarı’nda olan kızı Fikret’in yanına gider ve Fikret’in orada mutsuz olduğunu görür. Kocası ve üvey çocuklarıyla arası iyi değildir. Bunu gören Ali Rıza Bey İstanbul’a geri döner ama birkaç gün eve gitmez. Daha sonra hasta olur ve eski bir arkadaşı sayesinde hastaneye kaldırılır. Bir gün Hayriye Hanım ve kızı Leyla hastaneye gidip onu alırlar ve Taksim’deki eve giderek yaşamlarına orada devam ederler.

Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir