Türkçenin Sırları, edebiyat tarihçisi ve yazar Nihad Sami Banarlı tarafından kaleme alınan bir araştırma deneme kitabıdır. Türkçenin Sırları, 1971 yılında ilk basımını yapmış olup Türk dilinin güzellikleri, incelikleri ve ahengi üzerine makaleler içermektedir.
Türkçenin Sırları, dil inkılabına kadar Arapça terimlerin kullanıldığı dönemi ele alarak Türkçe’nin gelişim sürecini açıklamaktadır. Türkçenin güzellikleri ve incelikleri detaylı bir şekilde anlatılmış, Türk dilinin nasıl kullanması gerektiği konusunda önerilerde bulunulmuştur. Ayrıca, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk dilinin gelişimine katkılarına da vurgu yapılmıştır.
Türkçenin Sırları Kitap Özeti
İMPARATORLUK DİLLERİ
Nihad Sami Banarlı, Türkçe’yi sevme ve anlatma konusunu ele alırken, öncelikle Türk Milleti’ne duyulan sevginin ve milletimizin tarih boyunca yaratmış olduğu her milli eserin takdir edilmesi gerekliliğini vurguluyor. Türkçe’nin dünya dilleri arasındaki konumunu detaylı bir şekilde açıklamış ve aynı zamanda imparatorluk dillerinin diğer dillerle etkileşimini ele almıştır. Latince, Arapça, İngilizce gibi imparatorluk dilleri hakkında bilgi verirken, bir milletin atalarının kullanmış olduğu kelimelere sahip çıkmanın, bu kelimelere düşman olmamanın önemine vurgu yapmıştır. Geçmişten günümüze kadar varlığını sürdüren kelimelerin dilimizden çıkarılamayacağını ifade etmiştir.
BİR DİL NASIL GÜZELLEŞİR
Yazar, bir dilin güzelleşmesinin o dilin köklerine olan sevgiyle mümkün olduğunu belirtmiştir. Dil üzerinde sevgi, bilgi, şuur ve sabır ile çalışmanın gerekliliğine değinmiştir. Dile yabancı kelimeler eklemek yerine, halkın kullandığı en güzel kelimeleri seçerek dilin güzelleşeceğini aktarmıştır.
BAHAR VE TÜRKÇE
Bu makalede Nihad Sami Banarlı, başlangıçta Ali Şir Nevâi ve Fuzuli gibi önemli şairlerden örnekler vererek Türkçe’nin zenginliğine vurgu yapmıştır. Ardından, bahardaki güllerin Türkçe’nin güzel kelimeleriyle benzetilerek, dilin güzellikleriyle ortaya çıkabilecek estetik bir atmosferi betimlemiştir. Bu örneklerle, Türkçe’nin ifade gücünün ne kadar zengin olduğu anlatılmıştır.
Makalenin devamında, günümüzde Türkçe’yi zayıflatmaya çalışan kişilerden bahsedilmiştir. Bu bölümde yazar, dilin değerini düşüren, bozan veya ihmal eden unsurlara dikkat çekerek, Türkçe’ye duyulan sevgi ve saygının önemini vurgulamıştır.
BEYAZ LİSAN
Makalenin açılışında, Servet-i Funun ve Fecr-i Ati topluluğuna ait eserlerde kullanılan dilin ağır ve anlaşılmaz olduğundan bahsedilmiştir. Bu dönemde dilin karmaşıklığına vurgu yaparak, anlatımın anlaşılabilirliği açısından zorluklar yaşandığı ifade edilmiştir. Daha sonra, dilde yapılan sadeleştirmeye vurgu yapılarak, beyaz bir dilin oluşturulduğu belirtilmiştir. Yani, dilin ağırlığından arındırılarak daha anlaşılır bir ifade tarzının benimsendiği dile getirilmiştir.
GÜZEL EVİN HİKÂYESİ
Makale, başlangıcını “ev” kelimesinin çağrıştırdığı ifadeyle yaparak, bu kelimenin anlam dünyasına odaklanmıştır. Ardından, Türklerin göçebe hayattan yerleşik hayata geçtikleri dönemdeki ev hayatına değinilmiştir. Bu bölümde, Türklerin ev kavramını nasıl şekillendirdiği ve yerleşik yaşama geçiş sürecinde evin rolü anlatılmıştır.
YUNUS’UN TÜRKÇESİ
Makalede, 13. yüzyılda Yunus Emre’nin yazdığı eserlerin, Türkçe’nin yeniden canlanışının başlangıcını işaret ettiği ifade edilmiştir. Ancak, bu değişimin sadece Türkçe’nin içsel evriminden ziyade, diğer dillerden Türkçe’ye dönüş şeklinde gerçekleştiği vurgulanmıştır. Yunus Emre’nin eserlerinde halk dilini kullanması, bu dönüşümün temel dinamiği olarak belirtilmiştir.
İLMİ YENEN BİR VEHİM
Makalede, Atatürk’ün dil konusundaki reformlarından, yani dil inkılabından bahsedilmiştir. Atatürk’ün Türkçe’yi güzelleştirmek ve düzeltmek için gösterdiği çabalar anlatılmış, bu bağlamda dilin standartlaştırılması ve kullanımının kolaylaştırılması amacıyla yapılan çalışmalardan bahsedilmiştir.
KELİMELERİN TADI
Makalede, bir kelimenin farklı güzellikteki anlamları üzerinde detaylı bir inceleme yapılmıştır. Bu bağlamda, bir kelimenin nasıl çeşitli bağlamlarda farklı anlamlara bürünebileceği vurgulanarak, Türkçe’nin derinlikleri ve zenginliği üzerinde durulmuştur. Makale, Türkçenin Sırları ve Türkçe’nin içsel güzellikleri konularını ön plana çıkarmıştır.
YAHYA KEMAL TÜRKÇESİ
Makalede, farklı dönemlerdeki Türkçe’nin özellikleri isim verilerek vurgulanmıştır. Bu, Türkçe’nin zaman içindeki evrimini ve değişimini anlamamıza yardımcı olacak bir bakış açısı sunar. Daha sonra, Yahya Kemal’in Türkçe’nin sırlarına ve Türkçe’ye olan sadakati ele alınmıştır.
TÜRKÇE’NİN GÜL BAHÇELERİ
Nihad Sami Banarlı’nın “gül bahçeleri” ifadesiyle kastettiği, Türkçenin sırlarıyla dolu olan Türk halkının yarattığı mecazlar ve deyimlerdir. Yazar, Türk halkının kullanmış olduğu çeşitli meyve ve çiçek isimlerini güzel adlarla telaffuz ettiğinden bahsetmiş ve bu kullanımın dilin zenginliğini ve estetik özelliklerini vurgulamıştır.
HAYÂLİN ÖLÜMÜ
Makalede, yazar, yüzyıllardan beri Türk insanının kullanageldiği “hayâl” kelimesinin, bazı kişiler tarafından uydurmaca sözlerle değiştirildiğine dikkat çekmiştir. Bu durum, dilin doğal gelişimine ve zenginliğine yapılan müdahalelere vurgu yapar.
MERDİVEN
Makalenin girişinde, Ahmed Hâşim’in “merdiven” kelimesini kullanışındaki ifade güzelliğinden bahsedilmiştir. Bu, şairin dil kullanımındaki estetik özelliklerine vurgu yaparak, dilin güzelliğini öne çıkaran bir başlangıç olabilir.
ÖRNEĞİN FÂCİASI
Makalede, “örnek” kelimesinin aslının Ermenice’ye dayandığı ifade edilmiş ve bu kelimenin bazı eserlerde kullanılmadığına dikkat çekilmiştir. Ancak, bu kelimenin Türk halkının zekâsıyla zaman içinde Türkçeleştiği vurgulanmıştır.
Öte yandan, “örneğin” kelimesinin uydurmaca bir söz olduğu ve Türkçe’ye Ermenice bir kelimenin daha sokulmaya çalışıldığı belirtilmiştir. Bu durum, dilin evrimi ve dış etkilere açıklığı konusundaki hassasiyeti ele almaktadır. Yazar, dildeki değişim ve etkileşim süreçlerini vurgulayarak, örnek kelimesinin doğal bir süreç içinde Türkçe’ye uyum sağladığını, ancak “örneğin” kelimesinin ise bu uyum sürecini zorladığını ifade etmiştir.
O GÜL-ENDÂM YERİNE KONULAN CADl
Bu ifadelerle yazar, dilimizdeki kelime seçimlerinin özenli bir şekilde yapılması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Örneğin, “mimârî” kelimesinin yerine “yapı,” “eser” kelimesinin yerine “yapıt,” “kelime” kelimesinin yerine “sözcük,” “tabiat” kelimesinin yerine “doğa,” “mesela” kelimesinin yerine “örneğin” gibi seçimlerin yapılmasının, dilin zenginliğini ve estetiğini koruma adına önemli olduğu belirtilmiştir.
GÜZEL VE GÜZELDEN ANLAMAK
Bu metinde, yazar Türk milletinin güzellik anlayışının şiirlerde nasıl etkileyici bir şekilde kullanıldığına vurgu yapmaktadır. Farsça “gönül” karşılığı olarak Türkçe’de kullanılan “dil” kelimesinin Türk milleti tarafından isimlerle süslenerek zenginleştirildiği ifade edilmiştir.
Ayrıca, şairin sevgilisinin güzelliğini işleyişine dair detaylı bir açıklama da bulunmuştur. Şair, sevgilisinin güzelliğini çeşitli doğa güzellikleriyle karşılaştırarak, ince detaylara odaklanmıştır. Bu karşılaştırmalar aracılığıyla, sevgilisinin güzelliğinin doğanın güzellikleriyle yarıştığı ve hatta onları aştığı vurgulanmıştır. Bu, Türk milletinin şiir geleneğinde estetik bir dilin nasıl kullanıldığına dair bir örnektir.
NASIL ALDATIYORLAR
Yazar, Divan edebiyatının içinde Arapça ve Farsça kelimelerin bulunmasına rağmen, bu edebiyat geleneğinin Türkçe’ye yabancı olmadığını ve anlaşılamayacağını savunan bazı kişilere tepki göstermektedir. Yazar, bu kişilerin, atalarının kullandığı 1000 yıllık dili inkar ettiğini ve Divan edebiyatının anlaşılabilir bir Türkçe içermediği iddiasını desteklemediklerini ifade etmektedir.
GRAMERCİ
Burada, dilin zaman içinde değişen bir varlık olduğu ve farklı coğrafyalardan farklı sesler alarak şekillendiği vurgulanmaktadır. Lehçelerin ve başka dillerin ortaya çıkmasının bu süreçte etkili olduğu ifade edilmektedir. Yazar, bir milletin içinden çıkan her dil değişimine, dilin evrimine hakkını vermenin önemli olduğunu belirtmektedir.
CANAN, NALAN VE GÜLDALI
Bu ifadelerde yazar, gül isminin kullanılmasıyla ilgili bir nedenin açıklanmış olduğunu ifade etmiştir. Yazar, Türk milletine yönelik içeriden yıkıcı çabaların önce dilini ve ardından dinini hedef aldığını iddia etmektedir. Türk milletinin tarih boyunca elde ettiği büyük zaferlerin, dil ve dinle olan bağlantısına vurgu yapılarak, bu iki temel kaynağa dayanarak kazanıldığını belirtmiştir.
Yazar, içeriden yıkma çabalarının temel sebebinin, Türk milletinin bu iki temel unsura olan bağlılığı olduğunu ifade etmektedir. Bu ifadeler, dil ve dinin milletin birliğini ve kimliğini oluşturan temel değerler olduğunu savunmaktadır.
ATA, HOCA VE ÖĞRETMEN
Bu metinde, ata, hoca ve öğretmen kelimelerinin kullanımı hakkında bilgi verilmiş ve bu kelimelerin Türk toplumundaki kullanım biçimi açıklanmıştır. Özellikle, öğretmen kelimesinin hoca kelimesinden daha saygılı olmadığına dair bir ifade bulunmaktadır. Ayrıca, ataların hocalara verdikleri önem ve bu değer anlayışının günümüzde de devam ettiği vurgulanmıştır.
DİL SAVAŞLARI
Makalenin başında anadili öğrenmenin ve geliştirmenin önemi vurgulanmıştır. Ardından, dilin diğer dillerle karşı korunması gerektiği belirtilmiş, tarihsel olarak dilin birçok dille savaştığı, ancak başarıyla çıktığı ve korunduğu ifade edilmiştir. Günümüzde ise uydurmaca kelimeler ve yabancı sözcüklerin dilin zenginliğini kaybettirmeye yönelik bir tehlike oluşturduğu anlatılmıştır. Bu ifadeler, dilin evrimi ve korunması konusunda toplumsal bir bilince vurgu yapmaktadır.
ELİF, GÜL, ANKARA
Metinde kelimelerin canlı varlıklar gibi doğduğu, yaşadığı ve uzun ömürlü olduğu ifade edilmiş. Örnek olarak, “Elif” kelimesinin kökeni ve kullanımındaki anlamlar açıklanmış. Ardından, “gül” kelimesinin tarihsel gelişimi ve Türkçedeki estetik kullanımına dair bilgiler verilmiş. “Ankara” kelimesinin tarihine odaklanarak, Türkçeleşmiş bir kelime olduğuna vurgu yapılmış. Son olarak, dilimize giren kelimelerin Türkçeleştirilmesine dikkat çekilmiş. Bu ifadeler, kelimelerin dilin evrimine ve kültürel bağlamına olan katkılarına vurgu yapmakta ve Türkçenin zenginliğini koruma bilincine işaret etmektedir.
SULTAN ABDÜLHAMİT’İN TÜRKÇECİLİĞİ
Türk toplumlarının Türkçeyi koruma çabalarına dikkat çekilmiştir. Bu çabalara öncülük eden kişiler arasında Karamanoğlu Mehmet Bey, İzzettin Keykavus, Osman Bey, Orhan Bey, II. Murat, Fatih Sultan Mehmet ve özellikle Sultan Abdülhamit’in ön plana çıktığı belirtilmiştir. Sultan Abdülhamit’in dilin daha çok Türkçeleşmesi amacıyla yayımladığı genelgeye odaklanılmıştır. Bu genelgede, yabancı kelimelerin Türkçeye sokulmaması ve okullarda daha iyi Türkçe eğitiminin yapılması gerekliliği vurgulanmıştır.
TÜRKÇE’Yİ ARAYANLAR
Türkçeye yabancı ülkelerden gelen kişilerin dilimizi koruma çabası içinde oldukları ifade edilmektedir. Bir İngiliz doçentinin, öz Türkçe’yi bulmak için Türkçe konuşan kişilerle iletişim kurmaya çalıştığına vurgu yapılmıştır. Ayrıca, Türkçeyi iyi konuşanların azaldığı ve bu durumun endişe verici olduğu belirtilmiştir. İngiliz doçentinin, kendi dilinde de benzer bir durumla karşılaştığı ve sokakta konuşulan İngilizce’nin edebiyat diline dönüşmesinden korktuğu vurgulanmıştır.
Metinde, Türkiye’de Türkçe’yi mahvetmeye çalışan insanların olduğu ve bu kişilerin Türkçeyi hızla yıkmaya ve unutturmaya çalıştığı ifade edilmiştir. Bu ifadeler, dilin korunması ve geliştirilmesi konusundaki endişeleri ortaya koymakta ve dilin kültürel değerine vurgu yapmaktadır.
FETHEDİLMİŞ TOPRAKLAR GİBİ
Bu özetle, metinde “alay” kelimesinin Türkçe bir kelime olduğu ve milletimiz tarafından benimsenmiş bir kelime olduğu belirtilmiştir. “Alay” kelimesinin Türkçeye “allagiyan” kelimesinden geçtiği ifade edilmiştir. Ayrıca, bu kelimenin Gekçe, Latince ve Bizans Dilinde de mevcut olduğuna dair bilgiler paylaşılmıştır. Metin, “alay” kelimesi üzerinde durarak, bu kelimeyle ilgili deyimlere de yer vermiştir. Son olarak, “alay” kelimesinin Türkiye’den Orta Asya’daki Türk topluluklarına yayıldığı vurgulanmıştır. Bu ifadeler, dilin evrimi ve kelimenin farklı kültürlerde nasıl kullanıldığını göstermekte ve dilin yaygınlığına dair bir perspektif sunmaktadır.