Mai ve Siyah, Halid Ziya Uşaklıgil’in 1897’de yazdığı bir romandır. Mai ve Siyah’ta yazar romanda okuyucuya dönemin yaşantısını Ahmet Cemil’in bakış açısından vermektedir çalışmıştır. Burada bir objektiflik ve realistlik göze çarpar. Mai ve Siyah dönemin tüm toplumsal sorunlarını gündeme getiren bir roman olmuştur dolayısıyla 100 Temel Eserden birisi olmuştur.
Mai ve Siyah Kitap Özeti
Ahmet Cemil, babasının vefatının ardından zorlu bir mücadele vererek okulu tamamlar ve ailesini geçindirmek adına çeşitli işlerde çalışmak zorunda kalır. Ancak, dil dışında pek bir yeteneği olmayan Ahmet Cemil, hayatını şiire adama arzusunu taşır, edebiyatımıza yeni bir soluk katma hayaliyle yanar. Fakat genç yaşta karşılaştığı yaşam mücadelesi, onu farklı bir yöne sürükler.
Arkadaşları Ali Şekip ve Hüseyin Nazmi ile bu konuda sık sık tartışan Ahmet Cemil, Raci gibi kendisine kıskançlık besleyen kişilere rağmen şiirde iz bırakma arzusunu korur. Bir yandan, Ahmet Cemil, sarı uzun saçlı, mavi gözlü, kalem parmaklı genç, Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia’ya karşı duygular besler. Onunla evlenip mutlu bir yuva kurma arzusuyla yanar. Ancak, bu hayali gerçekleştirmek ne kadar mümkündür? Sorusu sürekli zihnini meşgul eder.
Okulu bitirdikten sonra, genç Ahmet Cemil sıkıntılı günler geçirir. Öğrencilerin şımarıklıklarına katlanmak zorunda kalır ve elde ettiği kazanç, onun için yetersizdir. Başka çare bulamayınca, kitapçılara polis romanları tercüme etmeye karar verir. Ancak bu çabası da istediği maddi getiriyi sağlamaz. Bir süre sonra, “Mirat-I Şuun” adlı gazetede çalışmaya başlar ve hayatında bir düzen oluşur. Gazete sahibinin oğlu Vehbi Efendi, Ahmet Cemil’in kız kardeşi İkbal ile evlenir. Ancak, evlilik zamanın şartlarından dolayı başarısız olur ve Ahmet Cemil, kız kardeşinin zor durumda kalmasına dayanamaz.
Hüseyin Nazmi’nin ayrılması ve Lamia’nın başka biriyle evlendirilmesi, Ahmet Cemil’i derinden etkiler. Kız kardeşinin hırpalanmasına dayanamaz ve çaresizce Ali Şekip’in dükkanına sığınır. Kız kardeşini kurtarmak için elindeki değerli eşyaları rehin etmeye kadar gider. Ancak tüm çabaları, İkbal’in ölümünden başka bir sonuç doğurmaz.
Eserini tamamlayan Ahmet Cemil, önce kardeşini, sonra Lamia’yı kaybetmiştir. Artık geriye ne kalmıştır? Genç adam, bir ömür boyu sarf ettiği çabaları, şiirlerini, bir an duraksamadan yakar. Yaşamın acı tadı ağzında, gözlerinde ise yaşlarla bakar etrafına. Eserinin artık anlamı kalmamıştır.
Hüseyin Nazmi’nin ayrılmasıyla, Ahmet Cemil de bir gün İstanbul’u terk etmeye karar verir. Anadolu’da yeni bir göreve atanacak ve bu kaçış ona İstanbul’dan uzaklaşma fırsatı sunacaktır. Dertli annesini alıp bir vapura biner, gece karanlığında son bir kez İstanbul’u seyreder. Deniz karanlık, gece karanlıktır. Bir zamanlar gözlerine elmas yağmuru gibi görünen ışıklar artık sönmüştür. Ahmet Cemil, hayatın acı gerçeklerinden kaçarak sonsuz bir yokluğa doğru yol alacaktır.