Katalonya’ya Selam, George Orwell‘in İspanya İç Savaşı sırasında Cumhuriyet ordusunun POUM milisleri için savaşırken olan deneyimlerini ve gözlemlerini anlattığı bir hatıra kitabıdır. Savaş, George Orwell’in siyasi bakış açısını belirleyen olaylardan biridir.
Katalonya’ya Selam Özet Kitap Özeti
Katalonya’ya Selam, tarihi Katalonya bölgesine bir selam göndermeyi amaçlamaktadır. Birçok farklı perspektiften yola çıkarak, bu bölgenin kültürü, tarihçesi ve toplumsal yapıları hakkında derinlemesine bir anlayış sağlar. Kitap, Katalonya’nın zengin ve karmaşık geçmişine odaklanırken, okuyuculara bu benzersiz topluluğun farklı yönlerini keşfetme fırsatı sunar.
Aralık 1936’da, George Orwell, İngiltere’deki evini terk edip İspanya’ya gitmek için yola çıkar. İspanya, acımasız bir iç savaşın ortasında yer alan bir ülkedir. Orwell, diğer uluslararası gözlemciler gibi İspanya’daki savaşı demokrasiyle faşizm arasındaki bir mücadele olarak yorumlar. Orwell, Cumhuriyetçilerin (demokrasi yanlısı sol parti koalisyonu) yanında savaşmaya gönüllü olurken, Ulusalcılar olarak adlandırılan ve General Franco liderliğindeki muhafazakar, Katolik ve sağcı bir grubun karşısında yer alır.
“Barcelona’ya vardığımda, şehirde büyük bir sosyal devrimin etkisini hissettim. Komünist ve Anarşist bayraklar hemen hemen her binaya asılmış, dükkânlar kolektifleştirilmiş ve insanlar arasında kusursuz bir eşitlik hakimdi. Burjuvazi nerdeyse hiç var olmamış gibi görünüyordu ve işçi sınıfı şehrin tamamen kontrolünü ele geçirmişti.” Orwell’in de savaştığı bu asil hedefe dair inancı daha da güçlenmişti, çünkü bu ortamda egemen olan ideal eşitlik ve özgürlüktü.
Kısa süre sonra POUM milisine katılan Orwell, bu Anarşist bir gruba bağlı olan Marksist bir grup olarak bilinir ve cepheye gönderilir. POUM, sosyal eşitlik ilkesine dayalı bir şekilde organize edilmiştir, bu da rütbe farklarının önemsiz olduğu ve askerlerin komutanlara karşı özgürce itiraz edebildiği anlamına gelir. Orwell bu ideallere saygı duyar, ancak milisin çoğunlukla genç ve tecrübesiz İspanyol askerlerinden oluştuğunu fark eder.
Grubun yetersizliği onu hayal kırıklığına uğratır ve milisinin disiplinini sürdürme ve savaşı kazanma yeteneklerinden şüphelenir. Ancak kişisel deneyimi, Orwell’in POUM’un askerlerindeki sadakat ve taahhüt yeteneklerini ve demokratik katılım duygusunu öğrenmesine yardımcı olur. Tüm bu eksikliklere rağmen, Orwell, POUM’un sınıfsız bir toplumun nasıl işleyebileceğine dair ikna edici bir model sunduğuna karar verir.
Bu sırada, cephe hattındaki yaşam durağanlıkla karakterizedir. Arazi yapısının karmaşıklığı ve yetersiz kaynakların eksikliği nedeniyle askerler, düşmanla savaşmak yerine günlük hayatta hayatta kalma endişesiyle büyük bir zaman harcarlar. Saldırılar oldukça nadir olup Orwell, savaşa hazırlanmak yerine odun toplama gibi basit aktivitelerle günlerini geçirdiğini fark eder. İronik bir şekilde, yaralanmalar daha az sıklıkla düşman ateşinden kaynaklanmakta, daha çok silah arkadaşlarının hatalarından kaynaklanmaktadır. Sonsuz bekleme günlerinden başka bir şey olmadığı bir bağlamda, George Orwell savaşın asaletine ve sadakatine dair şüpheye düşmeye başlar.
Nisan 1937’de, dört buçuk aylık cephe hattı deneyimi sonrasında George Orwell’e Barcelona’ya geri dönebilme izni verilir. Bu olay, Orwell için savaşı anlama şeklinde bir dönüm noktasıdır. Kısa bir süre içinde şehir, çalışan sınıfın kontrolünde olan bir toplumdan yoksul ve sınıf farklarının yeniden belirdiği sıradan bir şehre büyük değişiklikler geçirmiştir. Ayrıca, şehir sol partiler arasında siyasi gerilimle doludur.
Mayıs ayında, bu gerilim beklenmedik bir şekilde şiddete dönüşür ve POUM ile Komünistler arasında çıkan çatışmalar sonucunda şehirde barikatlar labirentine dönüşür. Komünist Parti, medyada POUM’u suçlayarak bu fırsatı değerlendirir ve onları Faşist hainler olarak itham eder.
Orwell ise, Komünist Parti’nin sürekli olarak demokratik olmadığını ve siyasi rakiplerini ezmek için gerçeği manipüle ettiğini şokla keşfeder. İspanyol solundaki siyasi ayrılıkların başlangıçta düşündüğünden daha derin olduğunu ve bu ayrılıkların Cumhuriyetçi savaş çabasını Ulusalcı düşmana karşı zayıflattığını fark eder. Sonuç olarak, George Orwell, İspanya’nın sağlıklı bir demokrasiyi sürdürme potansiyelinden tamamen soğumuştur.
Orwell, çatışmadan birkaç gün sonra cepheye geri döner. Burada, hayatın normale döndüğünü ve askerlerin evdeki siyasi durumun ciddiyetinden habersiz olduklarını görür ve şaşırır. Bir gün, bir meslektaşıyla konuşurken bir Faşist keskin nişancı tarafından boynuna vurulur. Hastaneye götürülür ve doktorlar sonunda yarasını incelediğinde konuşamayacağı sonucuna varır, ancak bu bir yanlış teşhistir.
Yaralı bir şekilde Orwell, geri döndüğünde Barcelona’nın derin siyasi bölünmeler, nefret, korku ve şüpheyle dolu bir şehir olduğunu fark eder. Karısını otellerinde karşılamak için gittiğinde, aniden bir panik yaşar ve ona hemen saklanmasını emreder. İspanyol Hükümeti, POUM’u yasa dışı ilan ettiğini açıklar ve bu sebeple POUM ile ilişkilendirilen herkes şu anda hapishanelere atılmaktadır. George Orwell, bu siyasi terör hükümetine karşı öfkesini dile getirir. Savaş zamanında, cephede acilen ihtiyaç duyulan sağlıklı insanları nasıl hapsetmenin mümkün olduğunu anlamakta güçlük çeker.
Sonunda, Orwell ve eşi Haziran 1937’de birkaç gün saklandıktan sonra ülkeden ayrılmak için bir trenle yola çıkmayı başardılar. Çift, Fransa’ya kaçarak savaşın kaosunu geride bıraktı. Güvenli bir bölgeye geldiklerinde, George Orwell İspanya İç Savaşı’nın derin etkilerini düşünmeye başladı. İspanya’da tanıştığı cesur insanlardan ilham alan Orwell, umut ve insanların dürüstlüğüne inanma duygusuyla dolu bir şekilde orada kalmaya karar verdi.
İngiltere’ye dönüşünde, ülkenin savaşa hiç dahil olmamış olduğunu ve huzurlu bir atmosfere sahip olduğunu fark eder. İspanya’da şahit olduğu devrimci hareketten sonra, İngiltere’nin siyasi farkındalığının artması için tek çarenin, ülkeyi daha siyasi açıdan bilinçlendirecek olan olayların yaşanması olduğunu düşünmektedir – bu düşünce, İkinci Dünya Savaşı’ndaki şiddetin karanlık bir öngörüsü olarak nitelendirilebilir.
Orwell, kitabında diğer hikayelerden ayrılan iki Ek ekleyerek İspanyol siyasetinin karmaşık konusuna değinir. Cumhuriyetçi koalisyonun içindeki çeşitli partiler arasındaki ideolojik farkları açıklar. Orwell, başlangıçta savaş için önemli bir sorun olarak düşünmemişken, sol gruplar arasındaki anlaşmazlıkların sonunda Faşistlere karşı savaşma taahhütlerinin ötesine geçtiğini belirtir. Orwell, pro-Komünist medyayı ve uluslararası aktörleri dar siyasi çıkarları korumakla suçlar ve bunun sonucunda İspanyol solunu zayıflatan ve bölen şeyin Cumhuriyetçilerin bağlılığından daha güçlü olduğunu savunur. Orwell’a göre, İspanya İç Savaşı aslında demokrasi için bir savaş değildi, aksine, partilerin siyasi oyun içinde egemenliklerini ilan etme fırsatıydı.
George Orwell, Barcelona çatışmalarıyla ilgili olan haber makalelerinin detaylı bir analizini yaparak medyanın siyasi grupların çıkarlarına hizmet edebilmek adına nasıl bir araca dönüştüğünü göstermeyi amaçlamaktadır. Orwell, gazetecilerin yanlış bilgileri aktarması, kendilerini yalanlamaları, sahtekarlık yapmaları ve gerçeği yansıtmayan makaleler üretmeleriyle eleştirir. Bu tür uygulamaların sonucunda, POUM gibi etkisi olmayan bir örgütün, temelsiz olmasına rağmen ihanetle suçlanmalara karşı kendini savunamadığını belirtir. Sonuç olarak, Orwell’a göre, POUM’un suçlamaları anti-Faşist koalisyonun gücünü daha da zayıflatmıştır.