Dorian Gray’in Portresi, Oscar Wilde‘ın 1891 yılında yayımlanan tek felsefi romanıdır. Dorian Gray’in Portresi, Wilde’ın yayımladığı tek romandır ve yazarın edebi yeteneğinin bir göstergesi olarak kabul edilir. Dorian Gray’in Portresi, güzellik ve haz tutkusunun bir adamın hayatını nasıl yozlaştırabileceğini çarpıcı bir şekilde anlatır.
Dorian Gray’in Portresi Özeti, Konusu ve Hikayesi
Dorian Gray’in Portresi Özeti, ressam Basil Hallward’ın stüdyosunda başlar. Basil, felsefi konuşmalarıyla tanınan eski dostu Lord Henry Wotton’u ağırlamaktadır. Basil, Henry’ye olağanüstü bir etki bırakan genç ve güzel Dorian Gray’in portresini çizdiğini itiraf eder. Bu etki o kadar büyüktür ki, Basil bu resmin sergilenmesini reddeder çünkü resmin içindeki gizli tutkuyu ortaya çıkaracağından korkar.
Basil’in bu tutkusuna şaşıran Henry, Dorian Gray ile tanışmak ister ve şans eseri, Dorian, Henry’nin gitmesine fırsat kalmadan stüdyoya gelir. Basil, Henry’yi Dorian’a zarar vermemesi konusunda uyarır ve genç adamın üzerine ciddi bir şekilde titrer. Haklı olarak endişelidir. Lord Henry, Dorian’a hedonizm ve estetik hakkında en etkileyici felsefi konuşmalarını yapar ve Dorian, bu yeni fikirler karşısında büyülenir.
Basil heyecanla portresini bitirir ve bu resmin şimdiye kadar yaptığı en iyi iş olduğu konusunda herkes hemfikirdir. Lord Henry’nin uyarısıyla güzelliğinin ve gençliğinin bir gün solacağını duyan Dorian, portreye aşırı bir tepki verir. Zamanın geçişi ve kendi yaşlanacağının kesinliği onu dehşete düşürür ve portrenin yerini almayı, yani gençliğinin kalmasını ve portrenin zamanla değişmesini diler. Basil, portrenin yok edilmesini teklif eder, Henry ise kendisi için saklamayı önerir, ancak Dorian, portreye olan ilgisinden dolayı onu kendisi istemektedir.
Lord Henry’den ilham alan Dorian, hayatın her deneyimini yaşamaya başlar. Sosyal statüsüne sahip kişilerin asla gitmediği Londra’nın bazı bölgelerine gider ve bir Shakespeare oyununu sahneleyen bir berbat tiyatro bulur. Burada, Shakespeare’in kahramanlarını canlandıran güzel genç aktris Sybil Vane’e aşık olur. Sybil’in kardeşi Jim Vane, bu ilişkiyi onaylamaz ve denizde olduğu süre boyunca annesinden Sybil’i daha iyi korumasını ister, ancak Sybil, ‘Prens Büyüleyici’sine aşık olmuş ve onunla evlenmeye kararlıdır.
Trajedi, Sybil’in Dorian’a olan yeni aşkının oyunculuğunu tamamen ruhsuz hale getirmesiyle başlar. Gerçek aşkı bulduğundan, Romeo’nun onun için artık bir anlamı kalmamıştır. Dorian, Sybil’in sanatı olmadan ona aşık olamayacağını fark eder ve nişanı bozar. Eve döndüğünde, Dorian portresinin bir şekilde değiştiğini fark eder. Portreye zalim bir ifade bürünmüştür. Acaba dileği gerçekleşmiş midir? Dorian dehşete kapılır ve Sybil’e telafi etmeye söz verir, ancak bunu yapamadan Sybil’in kendini öldürdüğünü öğrenir.
Dorian portreden rahatsız olmaya başlar ve onu evinin en üst odasında kilitli tutar. Ancak, Lord Henry’nin teorilerinden etkilenmeye devam eder, deneyim ve zevk sanatını yaşar. Pişmanlığını kaybeder. Özellikle kendisi gibi güzel bir çocuk hakkında bir kitaptan etkilenerek, hayatını sefahat ve tehlikeli keşiflerle doldurur. Ünü kötüleşir, ancak o kadar çekici ve zengindir ki, en yüksek çevrelerde bile hâlâ hoş karşılanır. Ancak, Basil dedikodular hakkında onu sorguladığında, Dorian portresini ona gösterir ve Basil’in dehşet dolu tepkisiyle öfkeye kapılıp onu bıçaklayarak öldürür.
Dorian, Alan Campbell adında bir adamı Basil’in cesedini temiz bir şekilde yok etmesi için şantaj yapar. Daha sonra yaptıklarını ve portreyi unutmak için afyon barlarına kaçar, ancak oradayken Sybil’in intikamını almak için peşine düşen Jim Vane tarafından saldırıya uğrar. Dorian’ın imkansız gençliği onu kurtarır, ancak Jim’in hayaleti, arkadaşlarıyla birlikte kalmak için kırsala gittiğinde bile onu rahatsız eder. Bir av gezisinde, bir adam kazayla öldürülür ve bu kişi Jim Vane çıkar, Dorian’ın suçlarının asla ortaya çıkmayacağını garantiler.
Dorian, iyi biri olacağına yemin eder ancak kendini teslim etmez. Portre, bu ikiyüzlülüğü ortaya çıkardığında Dorian’ın umutları yok olur. Öfke içinde bıçağı kapar ve tabloyu yok etmeye gider. Korkunç bir çığlık duyulur ve hizmetçiler tarafından bulunduğunda, Dorian yaşlı ve çirkin bir halde yerde ölü yatarken, tablo eski, güzel haliyle durmaktadır.
“Dorian Gray’in Portresi’ni yeni bitirdim ve gerçekten etkileyiciydi! Oscar Wilde’ın kalemi o kadar güçlü ki, insanın ruhunu ve ahlaki çöküşü bu kadar derinlemesine işlemesi beni hayran bıraktı. Dorian’ın hikayesi hem düşündürücü hem de ürkütücüydü. Kesinlikle herkesin okuması gereken bir klasik!”