Çalıkuşu, Reşat Nuri Güntekin’in 1923’te yayımlanmış romanıdır. Yazar bu romanında küçük yaşta annesini ve babasını kaybetmiş genç bir öğretmen olan Feride’nin hayatından, aşk hayatından, sorunlarından ve yaşadıklarından bahsetmektedir. Ünlü kitap 100 Temel Eser arasındadır.
Çalıkuşu Kitap Özeti
Feride hareketli, yaramaz ve aynı zamandada dışarı hiç bir zaman vurmasa bile oldukça duygusal bir kızdır. Üç yaşına kadar Musul’da yaşamış olan Feride buradaki kıtlık ve kuraklıktan dolayı ailesi ile birlikte Kerbela’ya göçmüştür. İstanbul’a göçmeden hemen önce altı yaşındayken annesini kaybeder. Bu olaydan sonra Feride teyzesinin yanına İstanbul’a gelir.
İstanbul’da yeni ebeveynleriyle tanışan Feride, burada da yaramazlıklarını sürdürür. Yalnız bir tek Besime Teyzenin oğlu olan Kâmran’a karşı çekingenliği ve cesaretsizliği vardır. Kâmran ise yaşça Feride’den büyüktür ayrıca çok uslu ve ağırbaşlı biridir. Feride dokuz yaşındayken de büyük annesini kaybetmiştir. Bu olaydan sonra Feride on sene boyunca okuyacağı Sör Mektebi’ne yazılır. Okula başladıktan kısa bir zaman sonra da babasını kaybeder. Yaramazlıklarına mektepte de devam eden Feride bu yüzden arkadaşlarından ayrı bir şekilde tek başına oturtulmuştur.
Feride birçok kişinin cesaret edemeyeceği işleri kendisi yapardı. Mesela her teneffüs okullarındaki ağaca tırmanır ve daldan dala atlardı. Bunu gören muallim ona “Bu kız insan değil Çalıkuşu” diye bağırmış ve o günden sonra Feride’nin adı Çalıkuşu olarak kalmıştır.
Çalıkuşu Feride ile Kâmran genelde birbirleriyle kavga ederler. Ama ikisinin asıl ilişkisi Feride’nin yine ağacın üstündeyken bir akşam Kâmran ile Neriman adında dul bir kadının konuşmalarını duymalarıyla başlar. Bu günden sonra Kâmran Feride’den korkmaya başlamıştır ve ona, bu olayı kimseye anlatmaması için, düzenli aralıklarla hediyeler göndermektedir. Fakat bu hediyeler Feride’yi kızdırıyordur.
Bir yaz Feride Tekirdağ’a başka bir teyzesinin yanına gider. Teyzesinin kızı Müjgan Feride’nin çok sevdiği, ağırbaşlı ve Feride’ye ailede tek söz geçirebilen kişidir. Feride okulda, arkadaşları kendi sevgililerinden konuşurlarken o da konunun dışında kalmamak için, Kâmran’ı kendi sevgilisi gibi anlatmıştır. Feride bunu Müjgan ablasına anlattığı zaman , Müjgan, Çalıkuşu Feride’nin Kâmran’ı sevdiğini anlar ve her zaman Feride’nin Kâmran’la ilgili ağzından bakla çıkarmaya çalışır. Kâmran Müjgan’ın da düşündüğü gibi o yaz Tekirdağ’a gider. Bir gün salıncakta sallanırken Kâmran Feride’ye evlenme teklif eder ve daha sonra nişanlanırlar.
Feride’nin Yolculuğu: Çalıkuşu’nun İzinde Bir Aşk Hikayesi
Feride Müjgan ablasının önceden de tahmin ettiği gibi Kâmran’ı çok seviyordur fakat nedense Kâmran’a karşı çok çekingen davranmaktadır. Onunla yan yana gelmemeye özen gösteriyor ve doğru düzgün konuşmuyor, Kâmran’dan kaçıyordur.
İstanbul’a döndükten bir süre sonra Kâmran, amcasının teklifini Feride ile birlikte değerlendirir ve memuriyetini yapmak için amcasının yanına Avrupa’ya gitmeye karar verir. Bu memuriyet dört yıl olmasına rağmen ikisi için de çabuk geçer. Fakat düğüne üç gün kala hiç beklenmedik bir olay olur. Feride bahçede dolaşırken kapının önünde siyah çarşaflı bir kadın görür ve o kadın Feride’ye Kâmran’ın Avrupa’da başka bir kadını sevdiğini söyler. Yanında Kâmran’ın yazdığı bir mektubu getirir. Bu olayı öğrenen Feride anında evi terk eder ve kendi hayatını kurmak ve yaşamak için Anadolu’ya gitmeye karar verir.
İstanbul’dan çıkmadan önce Feride annesinin dadısı olan Gülmisal Kalfanın evinde kalır. Yaklaşık bir bir buçuk aylık bir bekleyişin ardından Bursa’nın merkez rüştiyesinde Coğrafya ve Resim muallimliğine tayin edilir. Fakat Feride Bursa’ya gittiğinde bir başkasının daha aynı göreve atanmış olduğunu görür. Bir aylık bir beklemeden sonra bu görev Feride’ye çıkartılmıştır. Fakat Feride müdürün ısrarcı teklifleri ve diğer öğretmenin ağlayışları ile hazırlanan bu tuzağa, hayata dair bir tecrübesi olmadığı ve kalbinin çok temiz olması nedeniyle düşerek, görevinden istifa eder ve Bursa’nın yakınında Zeyniler Köyünde muallimliğe geçer. Müdürün Feride’yi buraya getirtmek için öve öve bitiremediği Zeyniler Köyü daha doğru dürüst yolu olmayan hatta okulu bile ahırdan bozma bir yerdir.
Feride önceleri hiç sevmediği o can sıkıcı ve karanlık yeri gittikte daha çok sevmeye başlıyordur. Bu köyde hemen derse başlamış ve öğrencilerle çok iyi ilişkiler kurmuştur. Fakat öğrencilerinin arasında Munise adında bir kız onu çok etkilemiştir. Bu kız babası ve ablasıyla kalıyordur. Bu kızı çok sevdiği için onunla diğerlerinden daha fazla ilgileniyordur. Bir gün Munise bir kabahat işler ve babası onun üzerine yürüyünce evden kaçar. Karlarla bir gün boğuştuktan sonra Munise Feride’ye sığınmaya karar vermiştir. Feride bu olay üzerine, Munise’nin babasından da izin alıp onu evlatlık edinir.
Feride her geçen gün bu küçük köye alışmaktadır. Bir gün köye bir müfettiş gelir ve okullarını ziyaret eder. Ahırdan bozma bu okulu müfettiş gördüğünde bu okulda ders yapılamayacağını söyler ve okulu kapatmaya karar verir. Feride’ye ise onu başka bir okula tayin edeceğini söyler. Feride, Maarif Müdürünün yanına gittiğinde müdür ona açıkta yer olmadığını söyler. Ama müdürün odasında eski bir arkadaşını görüp, onunla Fransızca konuşmaya başlayınca Bursa Darül muallimatında çalışmaya başlar.
Feride bu okulda da çok mutlu olmuş ve yine öğrencilerle çok iyi ilişkiler kurmuştur. Artık Çalıkuşu çok güzel bir genç kız olmuştur. Bu güzelliği nedeniyle kendisine Bursa’da “ipekböceği” ismini takarlar. Okul çok iyi gidiyordur fakat okulda çok sevdiği ve kendisine çok yakın hissettiği Şeyh Yusuf Efendi, Feride’ye aşık olmuştur. Üstelik bunu Feride’den başka herkes bilmektedir. Bir gün bu olayı bir arkadaşı Feride’ye söyleyince Çalıkuşu çok utanır ve artık insan içine çıkamaz olur. Çünkü Şeyh Yusuf hastalanıp ölünce Feride’ye herkes suçluymuş gibi bakar ve Feride buna daha fazla dayanamayarak Çanakkale’ye gider.
Maarif Müdürünün emriyle Çanakkale Rüştiyesi’ne emri çıkan Feride, Munise’yi de alarak Çanakkale’ye yerleşir. Fakat güzelliği Çanakkale’de de herkesin dikkatini çeker ve bu sefer ona “Gülbeşeker” ismini takarlar. Çevrenin en zengin ailesinin kızlarının öğretmenliğini yapan Feride, bir kızın da isteğiyle konağa davet edilir. Fakat bu davetin sebebi başkadır.
Konağın sahibi Nerime Hanımın amcasının oğlu İhsan, Feride’yi beğenmiştir. Davetin esas sebebi evlenme teklifidir. Fakat Feride bu teklifi herkesi şaşırtacak şekilde reddeder. Bu olaydan kısa bir süre sonra Hafız Kurban Efendi adında evli bir adamdan daha evlenme teklifi alan Feride bu teklifi de reddeder. Tabii Feride bu olaylardan sonra artık sokağa çıkamaz olmuştu.
Bir süre sonra da Nazmiye adında bir arkadaşının davetini iyi niyeti nedeniyle kabul eden Feride başına neler geleceğini bilmiyordur. Arkadaşı Feride’ye nişanlısını ve nişanlısının en yakın arkadaşı olan Burhanettin adında birini tanıştırır. Daha sonra yemeğe indiklerinde bütün salon Burhanettin ve Gülbeşeker diye konuşuyordur. Bu davet aslında Burhanettin Bey ile Feride’nin arasını yapmak için düzenlenmiştir. Bu olaydan sonra Çalıkuşu artık Çanakkale’de de daha fazla kalamayacağını anlar ve okulun müdiresinin birkaç yakın arkadaşı ile görüşmek için İzmir’e gider.
Fakat burada da işler Feride’nin istediği gibi gitmez. En sonunda oranın en zenginlerinden birinin kızlarına Fransızca dersi vermeyi kabul eder. Artık Feride ve Munise köşkte kalıyorlardır. Fakat köşkün sahibinin oğlu Cemil Bey gece Feride’yi merdivenlerde sıkıştırır. O evden ayrılmadan önce Kâmran’ın önceki yaz evlendiği haberini alır. Daha sonra Maarif İdaresine gittiği zaman Kuşadası’nda Türkçe ve resim muallimine ihtiyaç olduğunu öğrenir. Feride bu görevi kabul eder ve Anadolu yolculuğunda son durağı olan Kuşadası’na hareket eder.
Kuşadası’nda okulu istediği gibi yöneten Feride burada da mutluluğu bulmuştur. Ancak Kuşadası’na gittikten bir ay sonra muharebe başlar ve okul, kumandanlığın emriyle hastaneye dönüştürülür. Feride, daha önce Zeyniler’de tanıştığı bir doktoru, Hayrullah Bey’i, burada tekrar görünce, onun ısrarı dolayısıyla hastane de hemşirelik yapmaya başlar.
Hemşireliğe başladıktan bir ay sonra Feride’nin hastası İhsan Bey olur. İhsan Bey muharebede ağır yaralanmış ve ameliyat edilmiştir. Feride hem İhsan Bey’e acıdığı hem de Kâmran’ı hatırlamamak için, İhsan Bey’e evlenme teklifi etmiş fakat kendine acındığını için bu teklifin geldiğini anlayan İhsan Bey bu teklifi reddetmiştir.
Muharebe bittikten sonra mektep tekrar kurulur ve Çalıkuşu Feride “Müdire” olur. Fakat acılar burada da Feride’yi bırakmaz ve Feride Munise’yi toprağa vermenin üzüntüsü ile günlerce kendine gelemez. Onun bu durumunu gören ve onu bir kızı gibi seven Hayrullah Bey, Feride’yi iyileşinceye kadar bekler ve onu yanına alır. Bu olaydan sonra Feride artık Hayrullah Bey ile birlikte kalmaya başlar. Fakat Çalıkuşu’nun Hayrullah Bey’in yanında kalması halk tarafından hoş karşılanmaz ve ikisi hakkında kötü dedikodular çıkar. Bunun üzerine Hayrullah Bey dedikoduları engellemek için Feride ile evlenir.
Çalıkuşu Feride’nin İstanbul’a Yolculuğu
Feride ise evlenmeyi kabul ederken hayatında ilk ve tek sevdiği Kâmran’dan da ayrılmış oluyordu. Bu durumu anlayan Hayrullah Bey ölmeden önce son isteği olarak Feride’den İstanbul’a gitmesini ister ve Feride’ye Kâmran’a iletmesi için bir mektup verir. Bu mektupta Kâmran’a Feride’nin kendisini ne kadar sevdiğini yazar. Ayrıca mektubun içine Çalıkuşu kitabını oluşturan Feride’nin günlüğünü de koyar.
Feride bu son istek üzerine İstanbul’a gittiğinde Kâmran’ı ne kadar sevdiğini bir kez daha anlar. Kâmran’da evlendiği kadını kaybetmiştir. Ayrıca Kâmran evlense bile yalnızca Feride’yi sevmiştir. Kâmran bu günlüğü okuyunca Feride’nin de kendisini sevdiğini anlar. Bunu amcasına anlattığında amcası ve Kâmran, Feride’nin haberi olmadan kadıya giderler ve nikâh kıydırırlar. Böylece Çalıkuşu bu kadar acıdan sonra haberi olmadan hayatta en çok istediği kişiyle evlenir ve en sonunda mutluluğu bulur.