Araba Sevdası, Recaizade Mahmud Ekrem‘in 1897’de kitap halinde yayımlanan romanıdır. Araba Sevdası Türk edebiyatında ilk realist roman örneği olarak kabul edilmektedir.
Araba Sevdası Kitap Özeti
Bihruz Bey, Osmanlı’nın köklü bir paşasının oğlu olarak dünyaya gelmiş, ancak özel hocalardan yarım yamalak bir eğitim almıştır. Batılılaşmaya büyük bir ilgi duyar, şıklığı ve gösterişi seven bir yaşam tarzını benimser. Her fırsatta kısmen bildiği Fransızcasıyla terzilerden, ayakkabıcılardan ve garsonlardan sıkça konuşarak, Batılı bir izlenim yaratmaya çalışır.
Bihruz Bey, devrin lüks eğlence mekanlarında lüks arabasıyla gezmeyi alışkanlık haline getirmiştir. Bir gün Çamlıca tepesinde karşılaştığı sarışın, zarif bir genç kıza anında aşık olur. Hemen ardından yazdığı duygusal mektubu, kızın arabasına atar, ancak bir daha onu göremez. Bu aşkın etkisiyle yemeden içmeden kesilir, işini ve annesini ihmal eder. Arkadaşı Keşfi Bey’in uydurduğu yalanla, aşık olduğu kızın öldüğüne inanır.
Günler geçtikçe Bihruz Bey’in aşkı solduğunda, şehirde dolaşırken aynı kızı gördüğünde, onun aslında sevgilisi değil ablası olduğunu düşünür. Utanç içinde, kadının yanına gider ve duygusal durumunu anlatır. Ancak kadın, ablasının olmadığını, Keşfi Bey’in yalanlarını açığa çıkarır. Bihruz Bey saveşemez, komik bir duruma düşer ve utanca kapılıp oradan ayrılır.
Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası romanı, 1800’lerde İstanbul sosyetesinin ve eğlence hayatının hicivli bir portresini sunar. Mahmut Ekrem, bu eserinde dönemin Batı’ya açılma çabalarını ve aristokrat kesimin Fransızca merakını mizahi bir dille ele alır. Bihruz Bey’in karakteri, zenginlik ve gösterişin ardında yaşanan içsel boşluğu ve gerçek aşkın peşindeki komik arayışı temsil eder.
Bihruz Bey’in hayatı, babasının ölümü sonrasında mirasçı olmasıyla birlikte değişir. Marka giyinmek, Fransızca öğrenmek ve lüks arabasıyla dolaşmak onun öncelikleri arasındadır. Ancak hayatındaki en önemli değişiklik, sarışın kıza duyduğu platonik aşkla gelir. Keşfi Bey’in uydurduğu yalanlarla şekillenen bu aşk, Bihruz Bey’i saflığının kurbanı yapar.
Keşfi Bey, Bihruz’un çocuksu güvenini kullanarak ona sarışın kızın öldüğü yalanını anlatır. Bihruz, bu yalanı içselleştirir ve aşk acısıyla yoğrulur. Ancak sonunda gerçeği öğrenir: Aşık olduğu kadın ölmemiştir, sadece Keşfi Bey’in uydurduğu bir karakterdir.
Bihruz Bey’in yaşadığı bu komik aşk hikayesi, güçlü bir aşk temasını barındırır. Komedi unsurları arasında bile, aşkın tutsaklığı ve aşk acısının etkileyici bir şekilde işlenişi dikkat çeker. Araba Sevdası, dönemin toplumsal ve kültürel yapısını eleştiren bir aynadır, aynı zamanda da gerçekçi bir aşkın derinliklerine iner.